28 Aralık 2007 Cuma

927- 1970 YILLARI ARASI SAYIM SONUÇLARI

YIL

NÜFUS

1927 690.000
1933 741.148
1940

793.949

1945 860.558
1950 1.018468
1960 1.493910
1970 2.132.000

ESKİ İSTANBUL'DA ULAŞIM

İstanbul ulaştırmasını en büyük yükü şüphesiz karayolu taşıtlarındadır. Bütün ildeki taşıtların sayısı, 142.559 motorlu, 12.682 motorsuz olmak üzere, 155. 241 dir. Emniyet 6. Şube Müdürlüğü’ne kayıtlı araçların sayıları şöyledir.
(1 Kasım 1973)

Özel Araçlar :

Hususi Otomobil 67.828
Taksi 15.203
Kamyon 17.800
Kamyonet 17.718
Otobüs 2.685
Motosiklet 6.744
Bisiklet 8.491
Dolmuş 715
ZZ 1.070
Traktör 1.263
Ticari Minibüs 3.269
Gayri – Ticari Minibüs 734
Yük motosikletleri 615
Yolcu Motosikleti 7
At Arabası 3.337
Römork 275

Resmi Araçlar :

Otobüs 962
Troleybüs 101
Kamyon 1.921
Kamyonet 1.374
Motosiklet 233
Özel Oto 2.125
Traktör 70
Minibüs 62
Yük motosikleti 60
Römork 275


GÜLHANE PARKI

Gülhane Parkı eskiden Topkapı Sarayı’nın “Has Bahçe” lerinden biriydi. Ulu ağaçlar, güller, laleler, bin bir çiçek bu bahçeyi süslerdi.

1839’da Mustafa Reşit Paşa’ nın Tanzimat Fermanı’nı okuduğu Gülhane daha sonraları ihmale uğramış, Padişahların Dolmabahçe Sarayı’na taşınması, daha sonra Avrupa demiryolunun Sirkeciye Sarayburnu’ ndan geçerek gelmesi üzerine parkın ağaçları, köşkleri sökülüp yıkılmış, burası garip bir eğlence yerine dönerek “Bitli Kağıthane” adını almıştı.

Haliç’teki Kağıthane (eski devirlerde Sadabad’ı), şehrin kalabalık bölgelerinden oldukça uzak bulunduğu için gene gözde bir gezme yeri olarak kaldığı halde, İstanbul’un kalabalık semtlerine yakın olan Gülhane Parkı her çeşit halkı çekiyordu. O zamanlar tatil günü olan Cuma günleri ahali yemeklerini alarak çoluk çocuk eğlenmeye, dinlenmeye geliyordu. Gülhane Parkı bugün İstanbul yakasının en bakımlı en büyük parkı olarak halkın yararına sunulmuş bulunmaktadır.

İSTANBUL SEMT İSİMLERİNİN HİKAYELERİ

İstanbul’un birçok semtleri adlarını oradaki büyük camilerden almıştır: Beyazıt, Sultanahmet, Ayasofya gibi. Birçok semtlerin adı da orada oturmuş, ya da eser bırakmış kimselerden gelir. Ayrıca çeşitli tarihi olaylar, yapılar, çeşmeler de semtlere ad vermiştir. Araştırmalarımın sonucu olan bir kaçtanesini burda sizlere sunuyorum.

26 adet semt ismi hazırlanmıştır. Son güncelleme tarihi 10 Mart 2003

Aksaray – Aksaray'dan gelenler buraya yerleştirilmiştir. Bu semt adını bu günkü Aksaray Şehrinden gelenler vermiştir.

Ahırkapı - Padişah sarayının sonunda ki has ahırın (Padişahın atlarının barındığı ahır) yanında olduğu için Ahır Kapısı diye anılmıştır.

Akaretler - Sultan Abdulaziz Taşlıkta Aziziye camiinin giderlerini karşılamak üzere bir vakıf kurmuştur. Bu vakfa gelir sağlamak için de gelir getiren anlamında Akaretler yaptırmayı planlamıştır. Bu planı bitirmek ise II.Abdulhamit'e nasip olmuştur. Bu yüzden semtede Akaretler denmiştir.

Altunizade
- Altunizade İsmail Zühtü Paşa'nın yaptırdığı cami, semtinde bu adla anılmasına sebep olmuşştur. Zühtü Paşa'nın babası altın alım satımı ile iştigal ettiğinden Zühtü Paşa'ya da Altunizade denmiştir.

Arnavutköy
– Önceleri, Boğaziçi’nin bu sevimli semtinde Arnavutlar oturduğu için buraya bu ad takılmıştı.

Ataköy - Ataköy'ün eski adı Baruthane dir. II.Mahmut tarafından buraya baruthane yapılmıştır. O zamanlar Ataköy (İstanbul'un dışı sayıldığından baruthane yapımı için uygun bir alan olarak görülmüştür.) Daha sonraları Emlak ve Kredi Bankası bu bölgeye 50 - 60 bin nüfuslu bir yerleşim yeri kurmuştur(1950). Yeni yerleşim yerinin adı da Ataköy olur.

Ayazağa - İsmini yeni çeri kethudası Ayaz Ağa'nın çiftliğinden almıştır. Abdulaziz döneminde buraya yaptırılan saray bugün binicilik okulu olarak kullanılmaktadır.

Ayrılık Çeşmesi (Haydarpaşa’da) – Eskiden hac alayı bu çeşme çevresinde toplanır, oradan yola çıkardı. Hacca gidenler eşlerine, dostlarına orada veda ederek ayrılırlardı.

Bağlarbaşı - Çok eskiden bir Ermeni manastırına ait bağların başladığı yermiş. Zamanla oraya Bağlarbaşı denmiştir.

Balat - Rumca saray anlamına gelen palation sözcüğünden geldiği söylenir. Önceleri İstanbul'un kapılarından birine verilin bu ad, sonraları semtin adı olmuştur.

Bebek - Fatih Sultan Mehmet Han buranın muhafazası için gönderdiği komutanın lakabından gelmektedir. (Bebek Çelebi Bebek Çavuş)

Bedesten - Arapça bir söz olan Bezzaz dan türetilmiştir. Bez, kumaş taciri, Manifaturacı anlamına geliyor. Kumaş tacirlerinin bulunduğu yere de bezzazistan denildiğinden. zamanla halk arasında ağza kolay gelmesinden dolayı bedestan'a dönüşmüştür.

Beylerbeyi – III. Murat devri beylerbeylerinden Mehmet Paşa’nın yalısını bulunduğu için köye bu ad verilmiştir.

Cihangir – Kanuni Sultan Süleyman pek sevdiği oğlu Cihangir için burada bir cami yaptırmıştı. Semt adını bu Cihangir Camisi’ nden almıştır.

Çarşamba
– Samsun Çarşamba ovasından gelenler yerleştirildiği için buraya da Çarşamba denilmiştir.

Çengelköy
– XIX. Yüzyılda Kaptan-ı deryalıklarda, valiliklerde bulunmuş, yiğitliğiyle tanınmış Çengeloğlu Tahir Paşa burada bir mescit yaptırmıştı.

Harem – Üsküdar Sarayı’ nın harem dairesine gidecekler bu iskeleye çıkarlardı.

Haydarpaşa – III. Selim vezirlerinden Haydar Paşa oradaki kışlayı yaptırmıştı.

İhsaniye – Selimiye kışlası ile Karacaahmet arasındaki bu mahallenin bulunduğu yerde eskiden bir saray vardı. Padişah yıkılmaya yüz tutan bu sarayın arsasını halka “ihsan” ettiği (bağışlandığı) için semtin adı “İhsaniye” kalmıştır.

Kabataş – İskelenin bulunduğu yerde eskiden büyük bir taş vardı. Osmanlı devri ileri gelenlerinden “Köse Kahya” diye tanınmış Mustafa Necip çelebi bu taşı yontturup iskele haline getirdi.

Kadıköy – Bugün Osmanağa Camisi diye anılan caminin yerinde eskiden Kadı Mehmet Efendi’nin yaptırdığı bir mescit vardı. Semtin adı bundan dolayı “Kadıköy” kalmıştır. Bugünkü camiyi I. Ahmet devrinde Babüssaade Ağası Osman Ağa yaptırmıştır. Diğer bazı kaynaklara göre Bizans’ın fethinden sonra burası İstanbul’un ilk kadısı Hızır Bey’e bağışlanmış, bundan ötürüde semt “Kadıköy” adını almıştır.

Kanlıca - Bu bölgeye Kanuni Sultan Süleyman tarafından Anadoludan Türkmen ve göcebe bazı türk kabileleri getirtilip yerleştirilmiştir. Bu göçebelerin buraya yerleşmeleri kağnılarla olduğu ve çok uzun bir süre içinde ancak yerleşebildikleri için halk arasında bu bölgeye Kağnıca, sonralarıda Kanlıca denmiştir.

Kuzguncuk – Fatih Sultan Mehmet devrinde, Kuzgun Baba diye anılan bir derviş burada oturmuştu.

Taksim - İstanbul sularının bir bölümünün buradan taksimi yapıldığı için burasıda suların taksimi (ayrımı) yapılan yer olarak kalmıştır

Üsküdar – Farsça “Konak” anlamına gelir. Eskiden Anadolu’ya İran’a, Arabistan’a gidip gelen kervanlar burada konaklardı.

Vaniköy – Eski adı Papazbahçesi’ydi. IV. Mehmet, Şeyh-i Sultani Esseyit Mehmet Vani (Vanlı) ye bu yerleri hediye etti, o da kendisine burada bir yalı, bir iki ev yaptırdı.

İSTANBUL TARİHİ MEZARLIKLARI

İstanbul’da Bizans zamanından kalma çeşitli mezarlıklar bulunmuştur. Eski Bizans mezarlıkları şehrin dışındaydı. Öte yandan 1928-34 yıllarındaki çalışmalar sırasında Çemberlitaş dolaylarında birçok mezarlıklara, lahitlere rastlanmıştır. İstanbul Üniversitesinin ek inşaatı yapılırken de gene mezarlar, lahitler bulunmuştur. Bunların M.Ö. II. yüzyıl ile M.S. IV. yüzyıl arasından kalma olduğu anlaşılmıştır.

İstanbul’daki Müslüman mezarlıklarının en önemlisi Üsküdar’ da ki Karacaahmet Mezarlığı’dır. Burada eskiden daha çok bilim ve din adamlarıyla şehrin ileri gelenleri gömülürdü. İstanbul’un en eski Müslüman mezarlığı belki de Rumeli Hisarı’nda ki mezarlıktır. Buraya 1452’deki hisarın yapılması sırasında ölenler gömülmüştü. Eyüp mezarlığı, Rumeli Hisarı’ndan sonra İstanbul’un en güzel bir yerinde, tarihi bir mezarlıktır. Şehrin diğer mezarlıkları, Topkapı ve Edirnekapı mezarlıkları, Asri Mezarlık (Zincirlikuyu Mezarlığı) dır. Bundan başka birçok türbelerin yanında özel mezarlıklar vardır.

Başka dinde olanlar için de şehrin çeşitli yerlerinde mezarlıklar kurulmuştur.

İSTANBUL HAKKINDA

YEDİ TEPE

İstanbul'un, surları içinde kalan bölümünün, yedi tepe üzerinde kurulduğu söylenir.

Bu tepelerin yerleri:
1- Topkapı Sarayı, Ayasofya ve Sultanahmet Camiinin bulunduğu tepe.
2- Çemberlitaş ve Nuriosmaniye Camiinin bulunduğu tepe.
3- Beyazıt Camii, Üniversite ve Süleymaniye'nin bulunduğu tepe.
4- Fatih Camiinin bulunduğu tepe.
5- Yavuz Selim Camiinin bulunduğu tepe.
6- Edirnekapı semtinde, Mihrimah Sultan Camiinin bulunduğu tepe.
7- Kocamustafapaşa semtinin bulunduğu tepe.

Bunlardan başka, İstanbul'da surların dışında kalan ünlü tepeler şunlardır:
Beykoz'da Yuşa Tepesi, Rumelihisarı'ndaki Şehitlik Tepesi, Sarıyer'de Maden Tepesi, Paşabahçe'de Karlıtepe, Beyoğlu'nda Tepebaşı ve Fetihtepe; Şişli'de Hürriyet Tepesi, Gayrettepe, Esentepe, Kuştepe, Köğıthane'de Nurtepe, Şirintepe Seyrantepe, Gültepe, Çeliktepe; Kadıköy'de Fikirtepe, Göztepe; Usküdar'da lcadiye Tepesi, Sultantepe, Nakkaştepe, Büyük Çamlıca ve Küçük Çamlıca tepeleri.

comments.gif (227 bytes)GÖLLER

İstanbul'un üç önemli gölü vardır: Terkos, Küçükçekmece, Büyükçekmece gölleri. ,
Bu göller, vadilerin sular altında kalmasından sonra meydana gelmiştir. Terkos Gölü denizden ilişkisini kestiği için suları tatlıdır. Küçük ve Büyükçekmece gölleri denize açık bulunduğundan suları tuzludur.

TERKOS GÖLÜ
Karadeniz kıyısındadır. Yüzölçümü 25 kilometre karedir. lstıranca Çayı ile beslenir. Suyu tatlıdır. Gölün kenarında Terkos Köyü bulunur.
İstanbul'a geniş borularla su gönderilir. Suyun fazlası Yalancı Boğaz'dan Karadeniz'e akar.

KÜÇÜKÇEKMECE GÖLÜ
İstanbul'un 24 kilometre batısında ve Marmara Denizi kıyısındadır. Yüzölçümü 16 kilometre karedir. Suyunu Sazlıdere'den alır. Marmara Denizi'nden bir setle ayrılmıştır. Fazla suları Marmara Denizi'ne dar bir ayakla akar. Suları sığdır.

BÜYÜKÇEKMECE GÖLÜ
Mimar Sinan Bucağının bulunduğu yerde ve Marmara kıyısındadır. Yüzölçümü 11 kilometre karedir. Suları derin değildir. Karasu Deresiyle beslenir.
Büyükçekmece Gölü de Marmara Denizi'nden bir setle ayrılır, fakat denizle bağlantılıdır.

BARAJ GÖLLERİ
İstanbul'da baraj gölleri de vardır. Bunlardan en tanınmış olanları Elmalı Baraj Gölü, Omerli Baraj Gölü ve Alibey Baraj Gölüdür. Ayrıca Darlık, Sazlıdere ve İsaköy barallarının gerisinde birer baraj gölü meydana gelmiştir.

İKLİM

İstanbul'da genel olarak Akdeniz iklim koşulları etkisini yürütür. Bu iklim, kıyı bölgelerle iç kesimlerde biraz ayrılıklar gösterir.
Bilindiği gibi, Akdeniz ikliminde yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlıdır. İstanbul iklimi, bir yandan Karadeniz'in bir yandan Balkanlar ve Anadolu kara ikliminin etkisiyle meydana gelmiş özel bir durum gösterir.
Kışın sık sık Balkanlardan gelen soğuk dalgalar etkisini sürdürürken, bir ara Karadeniz'in çisentili, yağışlı üşüten az soğuk havaları başlar. Bir bakarsınız Akdeniz etkisinin ılık lodoslu havaları baharı getirir gibi olur. Bu değişik durum kış boyunca birbirini izler.
Kandilli Rasathanesinin kaydettiği gözlemlere göre İstanbul'da yılın ortalama sıcaklığı 13,7 derece, ocak ayı ortalaması - 5 derece, temmuz ayı ortalaması, 22,7 derecedir. Yıllık yağış 789'mm.dir. Yağışların % 38'i kış % 1 8'i ilkbahar, % 13'ü yaz, % 31' sonbahar mevsimindedir. İstanbul İlinde Göztepe, Sarıyer, Kartal, Şile, Florya, Yeniköy, Kumköy hava gözlem istasyonlarında birbirinden az çok ayrı sonuçlar alınmaktadır.

İstanbul'un Anadolu yakası Rumeli yakasından biraz daha sıcaktır. Florya'da en yüksek sıcaklık 27 derece, Göztepe'de 31 derecedir. Yıllık sıcaklık ortalaması Florya'da 13,6, Gözlepe'de 13,9 derecedir.

İlimizde, yazın genel olarak poyraz, kışın karayel, yıldız karayel ve lodos eser. Kıble ve lodos yağış getirir. Lodos, Marmara'da, karayel ve yıldız karayel Karadeniz'de fırtına yapar.

İStanbul önemli mekanlar

İstanbul Surları, İstanbul'un etrafını çeviren surlar tarihte 7. yy.dan başlayarak inşa edilmiş, yıkılmalar ve yeniden yapmalarla dört defa elden geçmiştir. Son yapımı M.S. 408'den sonradır. II. Theodosius (408-450) zamanında İstanbul surları Sarayburnu'ndan Haliç kıyısı boyunca Ayvansaray'a bu taraftan ve Marmara kıyısı boyunca Yedikule'ye, Yedikule'den Topkapı'ya, Topkapı'dan Ayvansaray'a uzanıyordu.

Surların uzunluğu 22 km.dir. Haliç surları 5.5 km., kara 6,5km. Marmara Surları 9 km.dir.

Kara surları üç bölümden oluşur. Hendek, dış sur,iç sur. Hendekler bugün tarım alanı olmuştur. Sura bitişik ve 50 m. aralıklarla kara surları tarafında, birçoğu yıkılmış, çatlamış durumda 96 burç bulunmaktadır. Bu burçlar, boydan boya uzanan sur duvarlarından 10 m.lik çıkıntıda, çoğunlukla kare planlı ve 25 m. yüksekliğindedir.

Saraylar [değiştir]

Dolmabahçe Sarayı
Dolmabahçe Sarayı
Beylerbeyi Sarayı
Beylerbeyi Sarayı
Ana madde: Dolmabahçe Sarayı
  • Dolmabahçe Sarayı:Dolmabahçe Sarayı, Karaköy'den Sarıyer'e uzanan sahil şeridinin Kabataş ile Beşiktaş arasında kalan bölümünde, Marmara Denizi'nden Boğaziçi'ne deniz yoluyla girişte sol sahilde, Üsküdar'ın karşısında yer alan saray. Denizden yer alınıp doldurulmasıyla ortaya çıkan alana yapıldığı için dolmabahçe adını almıştır. Yapıldığı dönemde yapılması için yabancı devletlerden alınan borç paralar kullanılmıştır.
Ana madde: Beylerbeyi Sarayı
  • Beylerbeyi Sarayı:Beylerbeyi sarayı 1861-1865 yıllarında, eski ahşap bir sahil sarayının yerinde Sultan Abdülaziz tarafından Sarkis Balyan'a yaptırılmıştır.
Ana madde: Topkapı Sarayı
  • Topkapı Sarayı:Topkapı Sarayı, İstanbul'da yer alan ve dünyada günümüze gelebilmiş sarayların en eskisi ve genişidir.

Konumu, Haliç’i, Boğaziçi’ni ve Marmara denizi gören, İstanbul’un ilk kuruluş yeri olan bilinen akropol tepesidir. Tarihi İstanbul üçgen yarımadasının en uç noktasında, 5 km'yi bulan surlarla çevrili, 700.000 m2 özel araziye sahip bir komplekstir.

Ana madde: Yıldız Sarayı
  • Yıldız Sarayı:Yıldız Sarayı ilk kez Sultan III. Selim'in (1789-1807) annesi Mihrişah Sultan için yaptırılmış, özellikle Osmanlı padişahı II. Abdülhamit zamanında Osmanlı Devletinin ana sarayı olarak kullanılmış, günümüzde Beşiktaş İlçesi’nde yer alan bir saraydır. Dolmabahçe Sarayı gibi tek bir bina halinde değil, Marmara denizi sahilinden başlayarak kuzeybatıya doğru yükselip sırt çizgisine kadar tüm yamacı kaplayan bir bahçe ve koruluk içine yerleşmiş saraylar, köşkler, yönetim, koruma, servis yapıları ve parklar bütünüdür.
Ana madde: Çırağan Sarayı
  • Çırağan Sarayı: İstanbul, Beşiktaş ilçesi, Çırağan Caddesi üzerinde bulunan tarihi saray.

Haliç ve Boğaziçi’nin en güzel yerleri sultanlar ve önemli kişilere saray ve köşkleri için tahsis edilmişti. Zaman içinde bunların bir çoğu yok olmuştur. Büyük bir saray olan Çırağan’da 1910 yılında yanmıştı. Önceki bir ahşap sarayın yerinde 1871 yılında Sultan Abdülaziz tarafından Saray Mimarı Serkis Balyan’a yaptırılmıştı. 4 yılda 4 milyon altına mal olan yapının ara bölme ve tavanı ahşap, duvarlarda mermer kaplıydı. Yapımı için Avrupa devletlerinden borç alınmıştır.

Taş işçiliğinin üstün örnekleri sütunları zengin döşenmiş, mekanlar tamamlardı. Odalar nadide halılarla, mobilyalar altın yaldızlar ve sedef kalem işleri ile süslüydü. Boğaziçi’nin diğer sarayları gibi Çırağan’da birçok önemli toplantıya mekan olmuştu. Renkli mermerle süslenmiş cepheleri, abidevi kapıları vardı ve arka sırtlardaki Yıldız Sarayına bir köprü ile bağlanmıştı. Cadde tarafı yüksek duvarlar ile çevriliydi. Yıllar boyu harabe halinde duran kalıntı büyük tamirler sonunda yeniden ihya olmuş, yanına ilave edilen eklentiler ile 5 yıldızlı, güzel bir sahil oteline dönüştürülmüştür. Bahçesinde süs havuzu, iskele ve helikopter pisti bulunmaktadır. Günümüzde birçok sosyal aktiviteye ev sahipliği yapmaktadır.

Meydanlar [değiştir]

Taksim Meydanı [değiştir]

Taksim Meydanı
Taksim Meydanı
Ana madde: Taksim Meydanı

Taksim semti ve meydanı adını, eskiden Galata-Beyoğlu suyunun "taksim edildiği", Taksim Maksemi'nden almıştır.

Meydan olmadan önce, eski evlerin sıralandığı dar bir bölge olan semt, meydan haline getirilip genişletildikten sonra zamanla bugünkü görünümünü almıştır. Meydanın ortasındaki Cumhuriyet Anıtı ve çevresi bugün tören yeri olarak kullanılıyor ve buluşma yeri işlevini üstleniyor.Meydanın başlangıcından Tünel'e kadar nostaljik tramvay çalışır.

Taksim Meydanı’nın simgesi haline gelen Cumhuriyet Anıtı İtalyan heykeltraş Pietro Canonica'ya yaptırılmış, 1928 yılında yerine yerleştirilmiştir. Anıtın yapımı 2,5 yıl sürmüş, anıt taş ve bronz kullanılarak yapılmıştır. Maliyeti için halktan para toplanmıştır. Cumhuriyet dönemi anıtlarından ilk defa figüratif bir anlatımla Atatürk'ü ve yeni düzeni anlatan bir heykeldir. Anıt dikilmeden önce Taksim'de alan özelliği yoktu.

Sultanahmet Meydanı [değiştir]

Sultanahmet Meydanı
Sultanahmet Meydanı
Ana madde: Sultanahmet Meydanı

İstanbul'un en önemli meydanlarından biri. Bizans devrinde Hipodrom olarak bilinirdi. “Hipodrom” Yunanca "hippos" (at) ve "dromos" (yol) sözcüklerinin bileşiminden oluşan ve "atyolu" anlamına gelen bir kelimedir. Osmanlı döneminde buraya At Meydanı denirdi.

Günümüze çok az kalıntıları kalan Bizans devri önemli yapıları ve abideleri Hipodrom çevresinde inşa edilmişti. “Büyük Saray” diye bilinen İmparatorluk Sarayı Hipodromun yanından başlar, aşağılara, deniz kenarına kadar uzanırdı. Bu Saraydan günümüze bir büyük salonun yer mozaik panosu gelebilmiştir. Şehrin en önemli meydanı Agusteion ve burası ile cadde arasında Milerium zafer takı bulunurdu. Cadde Roma’ya kadar uzanan yolun başlangıcı idi ve ilk kilometre taşı da buradaydı.

Osmanlı zamanında da Yeniçeri isyanları bu bölgede olur, kırk gün kırk gece süren şehzade sünnet düğünleri, şenlikler burada yapılırdı. İstanbul'da Halide Edip'in işgale karşı konuşma yaptığı 1920 Sultanahmet mitingi de burada yapılmıştır.

Meydanın orta yerinde Kayzer Wilhelm'in ziyaret hatırası olarak yapılmış olan Alman Çeşmesi bulunmaktadır. Meydanın batısında ise İstanbul Adliyesi yer almaktadır. Meydan günümüzde İstanbul'un en önemli turistik merkezidir.

Alt yapı [değiştir]

Ulaşım [değiştir]

Atatürk Havalimanı
Atatürk Havalimanı

Şehre ulaşım [değiştir]

Şehre havayolu, karayolu, denizyolu ve demiryolu ile ulaşmak mümkündür. Şehrin 2 adet uluslararası havalimanı mevcuttur.

Büyük İstanbul Otogarı 1980'li yıllarda Topkapı'da bulunan İstanbul Trakya Otogarı'nın yetersiz gelmesi üzerine, 1987'de İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile Büyük İstanbul Otobüs İşletmeleri Anonim Şirketi arasında imzalanan antlaşmayla yapımına başlanmış, 1994 yılında hizmete girmiştir.Avrupa'nın en büyük otogarı olmakla beraber dünyanın en büyük 3. otogarı konumundadır.

Haydarpaşa Garı, 1908'de İstanbul - Bağdat Demiryolu hattının başlangıç istasyonu olarak inşa edilen tren garıdır. Gar, TCDD'nin ana istasyonudur. İstanbul'un Anadolu Yakasında Kadıköy'de bulunur. Osmanlı İmparatorluğunun son dönemlerinde Bağdat Demiryolu yanında İstanbul-Şam-Medine (Hicaz Demiryolu) seferleri de yapılmaya başlanmıştır.

Ayrıca bakınız: İstanbul halk taşımacılığı
İstanbul Raylı Sistem Haritası
İstanbul Raylı Sistem Haritası
İstanbul'daki Tünel
İstanbul'daki Tünel

Şehir içi ulaşım [değiştir]

'İstanbul'da ulaşım, ağırlıklı olarak İETT yönetiminde otobüs seferleri ve dış semtlerde minibüs ve dolmuş taşımacılığı ile birbirinden farklı sistemlerde raylı ulaşım sistemlerinin desteği ve İstanbul'un coğrafi konumundan faydalanarak İDO'ya ait klasik vapurlar ve modern deniz otobüsleri ile sağlanmaktadır. İstanbul'da her gün, 5712 km²'lik bir alanda 11 milyondan fazla kişi bu ulaşım imkanlarını kullanmaktadır.

Şehirde; Atatürk Havalimanı ve Sabiha Gökçen Havalimanı ismi ile iki tane uluslararsı havaalanı bulunmaktadır.

Kentin doğu- batı ekseninde geçen iki çevreyolu bulunmaktadır. Güneydeki çevreyolu Boğaziçi Köprüsü ile kuzeyindeki TEM karayolu ise Fatih Sultan Mehmet Köprüsü ile karşı yakaya ulaşımı sağlar.

  • İstanbul metrosu:
Ana madde: İstanbul metrosu

İstanbul şehri, 1876'da yapılan "Tünel" ile toplu taşımada metronun öncüleri arasındaydı. İstanbul şehri için kamu yararı ve ulaşım rahatlığı gözönüne alınarak 1912'den bu yana çeşitli ülek firmaları tarafından yapılmış öneriler olduğu bilinmektedir. İstanbul'da geniş kapsamlı bir metro yapılması fikrinin 1908'de ortaya çıktığına dair kayıtlara İETT arşivinde rastlanıyor. "Mecelle-i Umur-ı Belediye"nin 3. cildinde Mecidiyeköy ile Yenikapı arasında bir metro imtiyazı verildiğine dair kayda rağmen, projenin gerçekleşmediği anlaşılıyor. Yine 1912'de bir Fransız mühendisin Karaköy-Şişli arasında bir hat önerdiği ve Kurtuluş'a doğru bir giriş yaptığı anlaşılıyor. İlk etraflı proje ise 1912'te rastlıyor.

Fatih Sultan Mehmet Köprüsü ve Levent'teki iş merkezleri

İstanbul'da ki Özel Üniversiteler

  • İstanbul Bilgi Üniversitesi
  • Doğuş Üniversitesi
  • Bahçeşehir Üniversitesi
  • Beykent Üniversitesi
  • Yeditepe Üniversitesi
  • Koç Üniversitesi
  • Fatih Üniversitesi
  • Işık Üniversitesi
  • Sabancı Üniversitesi
  • Kadir Has Üniversitesi
  • Maltepe Üniversitesi
  • İstanbul Kültür Üniversitesi
  • İstanbul Ticaret Üniversitesi
  • Haliç Üniversitesi
  • İstanbul Okan Üniversitesi

11 Ekim 2007 Perşembe

Sessiz sanatın yıldızı artık yok

Dünyanın en tanınmış pandomim sanatçısı Fransız Marcel Marceau öldü. France İnfo radyosu, 84 yaşındaki Marceau'nun ölümünün ailesi tarafından açıklandığını duyurdu.

Pandomim sanatının en önemli ismi Marcel Marceu, 84 yaşında hayata veda etti. Onlarca yıl canlandırdığı komik ve trajik karakterlerle dünyanın her yerinde sanatseverlerin beğenisini kazanan Marceau, "mim, tıpkı müzik gibi ne sınır ne de ülke tanır. Eğer kahkaha ve gözyaşları insanlığın karakteriyse tüm kültürler bizim öğretimizle yoğrulmuştur" demişti.

Sessiz sanatın üstadı Marcel Marceau, 1923 yılında Strasbourg'un Alsatian kasabasında doğdu. Marceau, daha sonra babasının kasaplık yaptığı Lille kentine gitti. İkinci Dünya Savaşı sırasında babasının Fransa'yı işgal eden Naziler tarafından esir alınıp öldürülmesi üzerine Marceau, 1944 yılında direniş hareketine katıldı. Marceau daha sonra Fransız ordusuna katıldı ve savaş sona erene kadar Almanya'daki müttefik ordusunda görev yaptı.

1946 yılında sanat çalışmalarına başlayan Marceau, büyük mim öğreticisi Etienne Decroux'dan ders aldı, "bip" adındaki ünlü karakteriyle tanındı.

Kaynak: Hürriyet

İstanbul Opera ve Balesi sezona hazır





Kültür-sanat - Haberler



İstanbul Opera ve Balesi sezona hazır



Perdelerini resmen açmadan önce 8-9 Ekim’de Ankara Devlet Opera ve Balesi’ni konuk edecek olan İstanbul Devlet Opera ve Balesi, 20 Ekim’deki gala konseriyle yeni sezona girecek.

İstanbul Devlet Opera ve Balesi (İDOB), 20 Ekim’de topluluğa yeni katılan genç sanatçıları tanıtmak amacıyla verilecek olan “Gala Konseri”yle perdelerini açıyor. Önceki gün İDOB Müdürü ve Genel Sanat Yönetmeni Suat Arıkan’ın da katılımıyla Atatürk Kültür Merkezi’nde (AKM) düzenlenen basın toplantısında yeni sezonda sahnelenecek yapımlar açıklandı.

Arıkan, yeni sezonda, hem ilk kez sahnelenecek eserlere hem de geçmiş yıllarda kapalı gişe oynayan yapımlara yer verdiklerini vurguladı.İDOB, sezonun hemen başında 8-9 Ekim’de “Tango Europa” ile Ankara Devlet Opera ve Balesi’ni (ADOB) konuk ediyor. ADOB’un geçen sezon mayıs ayında ilk kez sahnelediği “Tango Europa”, Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecinden esinlenerek yaratılmıştı. İDOB’un kurumsal açılışı 20 Ekim’de saat 11.00’de çocuklar için hazırlanan “Heidi” adlı müzikalle yapılacak. Aynı gün saat 20.00’de düzenlenecek “Gala Konseri”yle de kurumun resmi açılışı gerçekleşecek.

'La Rodine’ ilk kez
Yeni sezonda İDOB, 19. yüzyılın sonu ile 20. Yüz Yıl’ın başındaki en büyük besteciler arasında yer alan Giacomo Puccini’nin 150. doğum yılını unutmuyor. Ünlü bestecinin 3 perdelik lirik komedisi “La Rondine”i (Kırlangıç) sahneliyor. Eserin Türkiye’de ilk kez sahnelenecek olması önemli. “La Rondine”i Aytaç Manizade sahneye koyuyor.

Ünlü tenor Pavarotti’yi de anıyor yeni sezonda İDOB. 3 Kasım’da Pavarotti anısına verilecek konserde İtalyan orkestra şefi Bruna dal Bon tarafından yönetilecek olan İDOB Orkestrası’na Türkiye’nin yurtdışında önemli başarılara imza atmış 9 tenoru eşlik edecek. Programın sonunda ise barkovizyondan Pavarotti’nin görüntüsü sahneye taşınacak.

Süreyya Sineması Sahnesi
Suat Arıkan, bu yıl Süreyya Sineması’nın geçirdiği tadilatın ardından İDOB’un kullanımına sunulduğu müjdesini de verdi. Böylelikle salon konusunda sıkıntılar yaşayan İDOB, bir sahneye daha kavuşmuş oldu. Süreyya Sineması Sahnesi, 27 ve 28 Ekim’de Rengin Gökmen yönetimindeki orkestranın vereceği Adnan Saygun’un “Yunus Emre Oratoryosu” ile resmen açılacak.

Bir başka oratoryo ise Can Atilla’ya ait. Atilla’nın Mevlana Yılı nedeniyle hazırladığı “Mevlana Oratoryosu” da aralık ayı içinde iki kez İDOB sahnesinde olacak.
İDOB’un bale sezonu geçen yıl çok az sahnelenen iki eserle açılıyor: “Şımarık Kız” ve “Hüsn-ü Aşk’a Dair.” Öte yandan bale repertuvarına iki yeni eser ekleniyor sezonun ilk yarısında. İlki “Kesitler” başlığı altında sahnelenecek olan “Air, Kurban ve Bolero” adlı üç modern bale. Bir diğer yapım ise Çaykovski’nin ünlü eseri “Fındıkkıran.”

'AKM’ye tadilata yeter’
Arıkan, basın toplantısında yeni açılan sınavla kadrolarını biraz olsun genişlettiklerini de dile getirerek, 6 bale, 3 solist, 10 korist, 7 orkestra sanatçısı ve 16 teknik eleman aldıklarını söyledi. Suat Arıkan AKM’nin yıkılması gerektiği görüşlerine yönelik olarak da ise şu açıklamayı yaptı: “AKM, için önemli bir tadilattan söz edilebilir. Bakıma ihtiyacı olduğu doğru. Ama bir arabayı benzini bittiği için hurdaya çıkarmazsınız. AKM, fiziki kusurlarına rağmen opera ve bale için tasarlanmış en ideal bina. Yıkılma söylentileri sanıyorum gündemden düşmüş durumda.”

'AKM, İDOB’a verilmeli’
Öte yandan Arıkan, AKM’nin kullanım şeklinin de yanlış olduğunu dile getirdi. AKM’yi hali hazırda hem Devlet Tiyatrosu hem de Devlet Senfoni Orkestrası ve kimi kurumlar zaman zaman kiralayarak kullanabiliyorlar. Arıkan bunun yanlış bir işletme tarzı olduğunu söyledi: “Biz burada kiracı değil ev sahibi olmak istiyoruz. Opera ve bale için tasarlanmış bir bina olan AKM, bugün amacının dışında bazı etkinliklere hizmet etmekte. AKM, sadece İDOB’a verilmeli.”

Hitit eserleri Miniatürk'te sergilenecek

Hattuşa ve Alacahöyük'teki 'Hitit Surları, Aslanlı Kapı ve On İki Yeraltı Tanrısı' eserleri İstanbul'daki Miniatürk'te sergilenecek.

Çorum Sanayici ve İşadamları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Zafer Kayılı, eserlerin Miniatürk'te sergilenmesi amacıyla başlatılan çalışmalarda son aşamaya gelindiğini söyledi.

Kayılı, Türkiye ve Osmanlı coğrafyasından toplam 105 eserin sergilendiği Miniatürk'te Çorum'un turizm değerlerinin de tanıtılması amacıyla yapılan çalışmalar kapsamında geçtiğimiz yıl İstanbul Büyükşehir Belediyesi Miniatürk İşletme Müdürlüğü ile anlaşma sağladıklarını hatırlattı.

Parkta sergilenecek olan Hattuşa ve Alacahöyük'teki 'Hitit Surları,Aslanlı Kapı ve On İki Yeraltı Tanrısı' eserlerinin maketlerinin bir, iki ay içinde tamamlanacağını belirten Kayılı, proje ile ilgili 21bin YTL'lik masrafların 9 bin YTL'sinin İl Özel İdaresi'nce, 12 binYTL'sinin de Çorum Sanayici ve İşadamları Derneği tarafından karşılandığını kaydetti. Miniatürk'te, 40 ilden 45 eser yer alıyor.

Kaynak: Zaman

Muhsin Ertuğrul Sahnesi yıkılıyor

İstanbul'da 'Harbiye Kongre Vadisi Avan Projesi' hayata geçiriliyor. Muhsin Ertuğrul Sahnesi yıkılıp yerine Lütfi Kırdar Kongre Binası ile uyumlu yeni bir bina yapılacak.

Proje, Lütfi Kırdar Kongre Merkezi ve Rumeli Salonu, Hilton Convention Center ve Gümüş Caddesi, Harbiye Orduevi ve Askeri Müze, Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu ve Taşkışla Caddesi arasında kalan 17 bin metrekarelik alanı kapsıyor.

Toplam inşaat alanı ise 83 bin 695 metrekare. Yapılacak yeni tiyatro binasının 5 katı yer üstünde, 6 katı da yer altında inşa edilecek.

Mevcut binadaki 600 kişilik seyirci kapasitesi, yeni binada 696'ya çıkacak.

Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu'nun önünde bulunan alan da araç trafiğine kapatılıyor. Bu alanda, sanatsal açık hava etkinlikleri için bir meydan oluşturulacak.

Kaynak: cnnturk

Hırçın Kız

Yer : Oyun Atölyesi
Tarih : 16 - 31 Ekim 2007
Saat : 20.30
Adres : Dr. Esat Işık Cad. No:15 Moda Kadıköy
Telefon : 0216 345 39 39

Oyun Atölyesi'nin geçen sezon da sahnelediği Hırçın Kız, Ekim ayında tiyatroseverlerle buluşuyor.

Shakespeare'in ünlü komedilerinden Hırçın Kız, kadın erkek ilişkisinde kadının erkek tarafından baskılanmasını, evcilleştirilip boyun eğdirilmesini anlatıyor.

Yöneten: Kemal Aydoğan
Oynayanlar: Aybanu Aykut, Fırat Tanış, Timur Acar, Osman Akça, Gözde Başaran, Pınar Bekaroğlu, Uğur Bilgin, Evren Erler, Mert Fırat, Gözde Kırgız, Neslihan Kolaylı, Aylin Kontente, Muharrem Özcan, Selen Öztürk, İnan Ulaş Torun, İpek Türktan, Onur Ünsal

Program
16 Ekim
saat: 20.30
17 Ekim saat: 20.30
23 Ekim saat:20.30
24 Ekim saat: 20.30
30 Ekim saat: 20.30
31 Ekim saat: 20.30

İstanbul’da Ramazan Bayramı





Haber


İstanbul’da Ramazan Bayramı


İstanbul Valiliği, Ramazan Bayramı nedeniyle bir dizi önlem aldı. İşte Bayram boyunca uygulanacak olan önlemler ve düzenlemeler...


İstanbul Valiliği tarafından Ramazan Bayramı nedeniyle alınan bir dizi önlem şöyle:

- Vatandaşların yoğun olarak bulunduğu alışveriş merkezlerinde, otogar ve toplu taşıma araçlarına ait istasyonlarda, eğlence yerlerinde güvenlik birimlerince gerekli emniyet tedbirleri alınacak ve istihbarata azami önem verilecek.

- Zorunlu haller dışında Emniyet ve Jandarma personeline izin kullandırılmayacak. Bayramlaşmalar gruplar halinde ve hizmet aksatılmadan nöbetleşe olarak gerçekleştirilecek.

- Trafik Belediye zabıta ve vergi denetim elemanları ekipler halinde denetim ve kontrollerini sıklaştıracak.

- Sağlıkla ilgili konularda ve yangın tehlikelerine karşı gerekli tedbirler alınacak ve görevlendirilecek ekipler her an müdahaleye hazır vaziyette bulundurulacak.

- Telefon arızaları ile elektrik, su, doğal gaz kesinti ve arızalarına karşı ilgili kurumlarca göreve hazır ekipler oluşturulacak.

Açıklamaya göre, acil durumlarda vatandaşların başvurabilecekleri telefon numaraları ise şöyle:

Asayiş ve Trafikle ilgili konularda,
Emniyet Nöbetçi Müdürlüğü: 0 212 636121-6361118 Fax: 0 212 6362696-2702
Asayiş Şube Müdürlüğü: 0 212 2144088-2144317
Atatürk Havalimanı Koruma Şube Müdürlüğü:
0212 6630552
Şehiriçi Trafikle ilgili konularda,
154 Alo Trafik : 214 43 78
A Bölgesi Trafik Denetleme Ekipler Müdürlüğü:
0 212 6651020 (Dahili: 2081)
B Bölgesi Trafik Denetleme Ekipler Müdürlüğü:
0 212 2144173-74-75
C Bölgesi Trafik Denetleme Ekipler Müdürlüğü:
0 216 5674813-18
Çevreyolları Trafik Ekipler Müdürlüğü: 0 216 3430787
Sivil Trafik Ekipler Kısım Amirliği: 0 212 2144235

Bölge Trafik ile ilgili konularda,
Bölge Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü Nöbetçi Amirliği
(Anadolu Yakası İstasyonu):
Tel: 0 216 3772204-3772207
Faks: 0216 377 00 73
Şehit Şakir Koç İstasyon Amirliği
(Avrupa Yakası istasyonu): 0212 472 04 91
Silivri İstasyon Amirliği: 0 212 7272582
Faks: 0 212 7270070

İl Jandarma Komutanlığı ile ilgili konularda,
156 Jandarma İmdat
Asayiş Hareket Merkezi: 0 212 2852924
İstanbul İl Jandarma Komutanlığı (Santral):
0 212 2852104

Sağlıkla ilgili konularda,
112 İlk Yardım ve Acil Sağlık Hizmetleri Şubesi:
0 212 6602759
Kriz Merkezi: 0 212 4530714
Fax: 0 212 5189267-5174862

İSKİ ile ilgili konularda,
Arıza: Alo 185
İrtibat: 0 212 5883800

İl Müftülüğü ile ilgili konularda,
İl Müftülüğü: 0 212 5266284

Türk Telekom Müdürlüğü ile ilgili konularda,
İstanbul Yakası İl Telekom Müdürlüğü:
0 212 2669926
Nöbetçi Müdürlüğü: 0 212 2882116 - 0 212 2888116
İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı İnsan Kaynakları Müdürlüğü ile ilgili konularda, Alo 189.

Toplu taşıma araçları ücretsiz
İstanbul'da 3 gün boyunca İETT otobüsleri, İDO Şehir Hatları vapurları, tramvay, metro yüzde 50 indirimli; köprü ve otoyollar ise ücretsiz. Bayram süresince toplu taşıma araçları indirimli olarak yolcu taşıyacak.

Karara göre, toplu ulaşım araçlarının akaryakıt giderlerinin yüzde 50’si Büyükşehir Belediyesi tarafından karşılanacak.

Yağış bekleniyor
Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğünce yayınlanan Bayram Hava Tahmin Raporu’na göre, bayramda sıcaklıklar tüm yurtta mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi bekleniyor.

1. Gün (Cuma): Yurt geneli parçalı ve az bulutlu, kuzeybatı kesimler öğle saatlerinden itibaren çok bulutlu, Marmara’nın güney ve batısı ile Kuzey Ege kıyıları sağanak yağışlı ve hava sıcaklığı kuzey kesimlerde 23-24, iç kesimlerde 24-26, güney kesimlerde 28-30 derecelerde olacak.

2. Gün (Cumartesi): Yurdun kuzeybatı kesimleri, Cuma gecesinden itibaren Karadeniz üzerinden gelen serin ve yağışlı havanın etkisine girecek. Bu nedenle, Marmara, Ege, Akdeniz, İç Anadolu’nun batısı ile Batı Karadeniz’de görülecek sağanak yağışların akşam saatlerinden itibaren iç bölgelere yayılması ve hava sıcaklığının yağışla birlikte yurdun kuzey iç ve batı kesimlerinde 4-6 derece azalması bekleniyor.

3. Gün (Pazar): Karadeniz üzerinden gelen serin ve yağışlı hava şiddetini artırarak kuvvetli rüzgár ile birlikte yurdun kuzey iç ve batı kesimlerinde etkili olması, hava sıcaklığının da tüm yurtta 8-10 derece azalması bekleniyor.

Marmara’nın doğusu, Güney ve İç Ege, Akdeniz, İç Anadolu ile Karadeniz bölgesi yağmur ve sağanak yağışlı geçerken, rüzgar yurdun kuzey ve iç kesimlerinde kuzey-kuzeydoğu yönlerden kuvvetli ve kısa süreli fırtına şeklinde esecek.

Beyoğlu Belediyesi’nden Taksim Gezi Parkı’nda Bayram Şenliği
Beyoğlu Belediyesi tarafından gerçekleştirilen Ramazan Şenliği programına ev sahipliği yapan Taksim Gezi Parkı, bayramın birinci günü Kolektif Grubu’nu ağırlayacak. 13 Ekim Cumartesi günü ise, Semaver Kumpanyası’nın sahnelediği, “Nasreddin Hoca” isimli kukla gösterisi ile, Balık Ayhan konseri izlenebilir. Saat 21:00’de başlayacak etkinliklere katılarak hoşça vakit geçirebilirsiniz.

18 Eylül 2007 Salı

Ayasofya Müzesi

Doğu Roma dönemi [değiştir]

Ayasofya'nın içi
Ayasofya'nın içi

Bizans tarihçileri (Theophanes, Nikephoros, Gramerci Leon) ilk Ayasofya'nın İmparator I. Constantinus (324-337) zamanında yapıldığını ileri sürmüşlerdir. Birinci Ayasofya’nın inşasına Konstantinos zamanında başlanmışsa da inşaatin 360 yılında tamamlandığı sanılmaktadır. Bazilika planlı, ahşap çatılı bu yapı, bir ayaklanma sonunda yanmıştır. Bu yapıdan hiçbir kalıntı günümüze gelmemiştir.

İmparator II. Theodosius, Ayasofya'yı ikinci defa yaptırmış ve 415'te ibadete açmıştır. Yine bazilika planlı bu yapı 532'de Nika ihtilali sırasında yanmıştır. 1936 yılında yapılan kazılarda bununla ilgili bazı kalıntılar ortaya çıkmıştır. Bunlar mabede girişi gösteren basamaklar, sütunlar, başlıklar, çeşitli mimari parçalardır.

İmparator Justinianus (527-565) ilk iki Ayasofya'dan daha büyük bir kilise yaptırmak istemiş, çağın ünlü mimarlarından Miletos'lu İsidoros ve Tralles'i Anthemios'a günümüze ulaşan Ayasofya'yı yaptırmıştır. Yapımına 23 Aralık 532'de başlanmış, 27 Aralık 537'de tamamlanmıştır. Miletli Isidore ve Trallesli Anthemius tarafından tasarlanan binanın Aralık 557 depreminden sonra zayıflayan kubbesi Mayıs 558'de çökünce farklılaştırılarak yeniden inşa edilmiştir. Anadolu, Mısır ve Yunan antik şehir kalıntılarından sütunlar, başlıklar, mermerler ve renkli taşlar Ayasofya'da kullanılmak üzere İstanbul'a getirilmiştir. Bu üçüncü Ayasofya’nın inşası tamamlandığı gün, Ayasofya o zamana kadar en büyük yapı olarak kabul edilen Süleyman Tapınağı’ndan daha büyük olduğundan İmparator Justinianus (Jüstinyen) halka yaptığı açılış konuşmasında “Ey Süleyman! Seni yendim” demiştir. Döneminin en geniş kubbesine sahip olan yapı, asırlar boyunca sık sık yenilendi. Ayasofya’nın Bizans döneminde birçok kez çöken kubbesi Mimar Sinan’ın istinat duvarlarını eklemesinden itibaren hiç çökmemiştir. Bu kubbe, katedral kubbeleri içinde çapı bakımından dördüncü büyük kubbedir .

Osmanlı dönemi [değiştir]

Ayasofya silüeti
Ayasofya silüeti

Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'a girişinin ardından ilk iş olarak Ayasofya'nın onarılmış olması dikkat çekicidir. Bazı rivayetlere göre camii'nin kıblesi ters olduğu için eli ile duvarı kıbleye doğru iterek düzelttiği anlatılır. Rivayetin kökeni aslında diğer en eski kiliselerde olduğu gibi absidi Kudüs’e yönelik olarak yapılmış olması gereken Ayasofya’nın absidinin hafifçe kıbleye yönelik olmasıdır. Ayasofya'daki papaz odalarını medrese olarak faaliyete başlatmış, İstanbul Üniversitesi'nin temeli sayılan bu medreseler 1934 yılında Müzeler Müdürlüğü tarafından her nedense yıktırılmıştır.

Fatih Sultan Mehmet tarafından döneminde camiye çevirilmiş olan Ayasofya, Osmanlılar arasında 500 yıl içinde İstanbul'un en önemli camilerinden birisi oldu. Yapıya çeşitli padişahlarca dört minare eklendi.

Ayasofya İstanbul'un fethi ile birlikte başlayan Türk döneminde çeşitli onarımlar görmüştür. Mihrap çevresi, Türk çini sanatı ve Türk yazı sanatının en güzel örneklerini içerir. Bunlardan kubbedeki ünlü Türk Hattatı Kazasker Mustafa İzzet Efendi'nin Kuran'dan alınma bir suresi ile 7.50 m. çapındaki yuvarlak levhalar en ilgi çekici olanıdır. Bu tahta levhalarda, Allah, Muhammed, Ömer, Osman, Ali, Ebu Bekir, Hasan ve Hüseyin'in isimleri yazılıdır. Mihrabın yan duvarlarında ise Osmanlı padişahlarının yazıp buraya hediye ettiği levhalar vardır.

Sultan II. Selim, Sultan III. Mehmet, Sultan III. Murat ve şehzadelerin türbeleri, Sultan I. Mahmut'un şadırvanı, sıbyan mektebi, imareti, kütüphanesi, Sultan Abdülmecit'in hünkar mahfeli, muvakkithanesi, Ayasofya'daki Türk çağı örnekleri olup türbeler, iç donanımı, çinileri ve mimarisiyle klasik Osmanlı türbe geleneğinin en güzel örneklerini oluşturmaktadır.

Ayasofya 1935 yılında müze haline getirildi.

Mimari özellikleri [değiştir]

Ayasofya'nın yandan kesiti
Ayasofya'nın yandan kesiti

Bizans dönemi mimarisinin ve sanatının en görkemli örneklerine sahip olan yapı, Mimar Sinan'ın yaptığı Süleymaniye ve Selimiye Camii'nin esin kaynağı oldu. 916 yıl kilise olarak kullanıldıktan sonra 1453 yılında Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u ele geçirmesiyle camiye dönüştürüldü, cumhuriyetin ilanından sonra 1935 yılında Atatürk'ün emriyle müze olarak kullanılmaya başlandı.

Mozaikleriyle ünlü yapıyı 55.60 m. yüksekliğinde ve içten 30.80.-31.88 m. çapında 40 kaburgalı bir kubbe örtmektedir. Binanın ağırlığını 40'ı aşağıda, 67'si üst katta 107 sütun taşımaktadır. Mimari yönden incelendiğinde büyük bir orta mekân, iki yan mekân (nef), absis, iç ve dış nartekslerden meydana gelmiştir. İç mekân, 100 x 70 m. ölçüsünde olup, üzeri dört büyük ayağın taşıdığı 55 m. yüksekliğinde, 30.31 m. çapında kubbe ile örtülmüştür.

Ayasofya'nın mimarisinin yanı sıra mozaikleri de büyük önem taşımaktadır. En eski mozaikler iç narteks (Bizans kiliselerinde avluya verilen isim) ve yan neflerde altın yaldızlı geometrik ve bitkisel motifli olan mozaiklerdir. Figürlü mozaikler 9.-12. yüzyıllarda yapılmıştır. Bunlar İmparator kapısı üzerinde, absiste, çıkış kapısı üzerinde ve üst kat galeride görülmektedir. Üst galerideki, Meryem Ana’nın ve Vaftizci Yahya’nın da temsil edildiği büyük mozaikte İsa Peygamber’in yüzünün sağ ve sol yarıları birbirinden farklı olarak temsil edilmiştir. Bu özellik Leonardo da Vinci’nin ünlü eserinde de görülmekle birlikte, Ayasofya’daki bu mozaik 12.yy.’da yapılmış olduğundan Vinci’nin eserinden daha eskidir. Ayasofya'da, mevlut okuma balkonunun yanında, zeminde bulunan, çeşitli renklerde dairesel taşlar içeren, Yerin göbeği anlamındaki Omphalion (omphalos) adını taşıyan, kare biçimli alan, Bizanslılar'ca Dünya'nın merkezi olarak kabul edilmiş olduğundan Bizans imparatorlarının taç giyme törenlerine sahne olmuştur.

Ayasofya Müzesi

Ayasofya Müzesi maddesi İstanbul'daki Ayasofya Müzesi ile ilgilidir, Trabzon'daki Ayasofya Müzesi ile ilgili madde için Trabzon Ayasofya Müzesi sayfasına bakınız.


Ayasofya
Ayasofya

Ayasofya Müzesi (Ayasofya Cami veya Ayasofya Kilisesi), Bizans İmparatoru I. Jüstinyen tarafından M.S. 537 yılında İstanbul'un eski şehir merkezine inşa ettirildi. "Kutsal Bilgelik" anlamına gelen "Hagia Sophia", Yunanca: Αγιά Σοφιά adı verilen bina 6 yılda (532-537 yılları arasına) tamamlandı. Dünya’nın en eski ve en hızlı inşa edilen katedralidir. Günümüzde, dünyanın yüzölçümü bakımından dördüncü büyük katedrali olarak kabul edilir.

Ayasofya, sanat tarihi ve mimarlık dünyasının baş yapıtları arasında yer alır. Başlangıçta bir kilise olarak inşa edilen ve Osmanlı döneminde camii'ye çevrilen Ayasofya, günümüzde bir müze olarak hizmet vermektedir.

1927- 1970 YILLARI ARASI SAYIM SONUÇLARI

YIL

NÜFUS

1927 690.000
1933 741.148
1940

793.949

1945 860.558
1950 1.018468
1960 1.493910
1970 2.132.000

ESKİ İSTANBUL'DA ULAŞIM

İstanbul ulaştırmasını en büyük yükü şüphesiz karayolu taşıtlarındadır. Bütün ildeki taşıtların sayısı, 142.559 motorlu, 12.682 motorsuz olmak üzere, 155. 241 dir. Emniyet 6. Şube Müdürlüğü’ne kayıtlı araçların sayıları şöyledir.
(1 Kasım 1973)

Özel Araçlar :

Hususi Otomobil 67.828
Taksi 15.203
Kamyon 17.800
Kamyonet 17.718
Otobüs 2.685
Motosiklet 6.744
Bisiklet 8.491
Dolmuş 715
ZZ 1.070
Traktör 1.263
Ticari Minibüs 3.269
Gayri – Ticari Minibüs 734
Yük motosikletleri 615
Yolcu Motosikleti 7
At Arabası 3.337
Römork 275

Resmi Araçlar :

Otobüs 962
Troleybüs 101
Kamyon 1.921
Kamyonet 1.374
Motosiklet 233
Özel Oto 2.125
Traktör 70
Minibüs 62
Yük motosikleti 60
Römork 275


ESKİ İSTANBUL'DA ULAŞIM

İstanbul ulaştırmasını en büyük yükü şüphesiz karayolu taşıtlarındadır. Bütün ildeki taşıtların sayısı, 142.559 motorlu, 12.682 motorsuz olmak üzere, 155. 241 dir. Emniyet 6. Şube Müdürlüğü’ne kayıtlı araçların sayıları şöyledir.
(1 Kasım 1973)

Özel Araçlar :

Hususi Otomobil 67.828
Taksi 15.203
Kamyon 17.800
Kamyonet 17.718
Otobüs 2.685
Motosiklet 6.744
Bisiklet 8.491
Dolmuş 715
ZZ 1.070
Traktör 1.263
Ticari Minibüs 3.269
Gayri – Ticari Minibüs 734
Yük motosikletleri 615
Yolcu Motosikleti 7
At Arabası 3.337
Römork 275

Resmi Araçlar :

Otobüs 962
Troleybüs 101
Kamyon 1.921
Kamyonet 1.374
Motosiklet 233
Özel Oto 2.125
Traktör 70
Minibüs 62
Yük motosikleti 60
Römork 275


GÜLHANE PARKI

Gülhane Parkı eskiden Topkapı Sarayı’nın “Has Bahçe” lerinden biriydi. Ulu ağaçlar, güller, laleler, bin bir çiçek bu bahçeyi süslerdi.

1839’da Mustafa Reşit Paşa’ nın Tanzimat Fermanı’nı okuduğu Gülhane daha sonraları ihmale uğramış, Padişahların Dolmabahçe Sarayı’na taşınması, daha sonra Avrupa demiryolunun Sirkeciye Sarayburnu’ ndan geçerek gelmesi üzerine parkın ağaçları, köşkleri sökülüp yıkılmış, burası garip bir eğlence yerine dönerek “Bitli Kağıthane” adını almıştı.

Haliç’teki Kağıthane (eski devirlerde Sadabad’ı), şehrin kalabalık bölgelerinden oldukça uzak bulunduğu için gene gözde bir gezme yeri olarak kaldığı halde, İstanbul’un kalabalık semtlerine yakın olan Gülhane Parkı her çeşit halkı çekiyordu. O zamanlar tatil günü olan Cuma günleri ahali yemeklerini alarak çoluk çocuk eğlenmeye, dinlenmeye geliyordu. Gülhane Parkı bugün İstanbul yakasının en bakımlı en büyük parkı olarak halkın yararına sunulmuş bulunmaktadır.

İSTANBUL SEMT İSİMLERİNİN HİKAYELERİ

İstanbul’un birçok semtleri adlarını oradaki büyük camilerden almıştır: Beyazıt, Sultanahmet, Ayasofya gibi. Birçok semtlerin adı da orada oturmuş, ya da eser bırakmış kimselerden gelir. Ayrıca çeşitli tarihi olaylar, yapılar, çeşmeler de semtlere ad vermiştir. Araştırmalarımın sonucu olan bir kaçtanesini burda sizlere sunuyorum.

26 adet semt ismi hazırlanmıştır. Son güncelleme tarihi 10 Mart 2003

Aksaray – Aksaray'dan gelenler buraya yerleştirilmiştir. Bu semt adını bu günkü Aksaray Şehrinden gelenler vermiştir.

Ahırkapı - Padişah sarayının sonunda ki has ahırın (Padişahın atlarının barındığı ahır) yanında olduğu için Ahır Kapısı diye anılmıştır.

Akaretler - Sultan Abdulaziz Taşlıkta Aziziye camiinin giderlerini karşılamak üzere bir vakıf kurmuştur. Bu vakfa gelir sağlamak için de gelir getiren anlamında Akaretler yaptırmayı planlamıştır. Bu planı bitirmek ise II.Abdulhamit'e nasip olmuştur. Bu yüzden semtede Akaretler denmiştir.

Altunizade
- Altunizade İsmail Zühtü Paşa'nın yaptırdığı cami, semtinde bu adla anılmasına sebep olmuşştur. Zühtü Paşa'nın babası altın alım satımı ile iştigal ettiğinden Zühtü Paşa'ya da Altunizade denmiştir.

Arnavutköy
– Önceleri, Boğaziçi’nin bu sevimli semtinde Arnavutlar oturduğu için buraya bu ad takılmıştı.

Ataköy - Ataköy'ün eski adı Baruthane dir. II.Mahmut tarafından buraya baruthane yapılmıştır. O zamanlar Ataköy (İstanbul'un dışı sayıldığından baruthane yapımı için uygun bir alan olarak görülmüştür.) Daha sonraları Emlak ve Kredi Bankası bu bölgeye 50 - 60 bin nüfuslu bir yerleşim yeri kurmuştur(1950). Yeni yerleşim yerinin adı da Ataköy olur.

Ayazağa - İsmini yeni çeri kethudası Ayaz Ağa'nın çiftliğinden almıştır. Abdulaziz döneminde buraya yaptırılan saray bugün binicilik okulu olarak kullanılmaktadır.

Ayrılık Çeşmesi (Haydarpaşa’da) – Eskiden hac alayı bu çeşme çevresinde toplanır, oradan yola çıkardı. Hacca gidenler eşlerine, dostlarına orada veda ederek ayrılırlardı.

Bağlarbaşı - Çok eskiden bir Ermeni manastırına ait bağların başladığı yermiş. Zamanla oraya Bağlarbaşı denmiştir.

Balat - Rumca saray anlamına gelen palation sözcüğünden geldiği söylenir. Önceleri İstanbul'un kapılarından birine verilin bu ad, sonraları semtin adı olmuştur.

Bebek - Fatih Sultan Mehmet Han buranın muhafazası için gönderdiği komutanın lakabından gelmektedir. (Bebek Çelebi Bebek Çavuş)

Bedesten - Arapça bir söz olan Bezzaz dan türetilmiştir. Bez, kumaş taciri, Manifaturacı anlamına geliyor. Kumaş tacirlerinin bulunduğu yere de bezzazistan denildiğinden. zamanla halk arasında ağza kolay gelmesinden dolayı bedestan'a dönüşmüştür.

Beylerbeyi – III. Murat devri beylerbeylerinden Mehmet Paşa’nın yalısını bulunduğu için köye bu ad verilmiştir.

Cihangir – Kanuni Sultan Süleyman pek sevdiği oğlu Cihangir için burada bir cami yaptırmıştı. Semt adını bu Cihangir Camisi’ nden almıştır.

Çarşamba
– Samsun Çarşamba ovasından gelenler yerleştirildiği için buraya da Çarşamba denilmiştir.

Çengelköy
– XIX. Yüzyılda Kaptan-ı deryalıklarda, valiliklerde bulunmuş, yiğitliğiyle tanınmış Çengeloğlu Tahir Paşa burada bir mescit yaptırmıştı.

Harem – Üsküdar Sarayı’ nın harem dairesine gidecekler bu iskeleye çıkarlardı.

Haydarpaşa – III. Selim vezirlerinden Haydar Paşa oradaki kışlayı yaptırmıştı.

İhsaniye – Selimiye kışlası ile Karacaahmet arasındaki bu mahallenin bulunduğu yerde eskiden bir saray vardı. Padişah yıkılmaya yüz tutan bu sarayın arsasını halka “ihsan” ettiği (bağışlandığı) için semtin adı “İhsaniye” kalmıştır.

Kabataş – İskelenin bulunduğu yerde eskiden büyük bir taş vardı. Osmanlı devri ileri gelenlerinden “Köse Kahya” diye tanınmış Mustafa Necip çelebi bu taşı yontturup iskele haline getirdi.

Kadıköy – Bugün Osmanağa Camisi diye anılan caminin yerinde eskiden Kadı Mehmet Efendi’nin yaptırdığı bir mescit vardı. Semtin adı bundan dolayı “Kadıköy” kalmıştır. Bugünkü camiyi I. Ahmet devrinde Babüssaade Ağası Osman Ağa yaptırmıştır. Diğer bazı kaynaklara göre Bizans’ın fethinden sonra burası İstanbul’un ilk kadısı Hızır Bey’e bağışlanmış, bundan ötürüde semt “Kadıköy” adını almıştır.

Kanlıca - Bu bölgeye Kanuni Sultan Süleyman tarafından Anadoludan Türkmen ve göcebe bazı türk kabileleri getirtilip yerleştirilmiştir. Bu göçebelerin buraya yerleşmeleri kağnılarla olduğu ve çok uzun bir süre içinde ancak yerleşebildikleri için halk arasında bu bölgeye Kağnıca, sonralarıda Kanlıca denmiştir.

Kuzguncuk – Fatih Sultan Mehmet devrinde, Kuzgun Baba diye anılan bir derviş burada oturmuştu.

Taksim - İstanbul sularının bir bölümünün buradan taksimi yapıldığı için burasıda suların taksimi (ayrımı) yapılan yer olarak kalmıştır

Üsküdar – Farsça “Konak” anlamına gelir. Eskiden Anadolu’ya İran’a, Arabistan’a gidip gelen kervanlar burada konaklardı.

Vaniköy – Eski adı Papazbahçesi’ydi. IV. Mehmet, Şeyh-i Sultani Esseyit Mehmet Vani (Vanlı) ye bu yerleri hediye etti, o da kendisine burada bir yalı, bir iki ev yaptırdı

İSTANBUL TARİHİ MEZARLIKLARI

İstanbul’da Bizans zamanından kalma çeşitli mezarlıklar bulunmuştur. Eski Bizans mezarlıkları şehrin dışındaydı. Öte yandan 1928-34 yıllarındaki çalışmalar sırasında Çemberlitaş dolaylarında birçok mezarlıklara, lahitlere rastlanmıştır. İstanbul Üniversitesinin ek inşaatı yapılırken de gene mezarlar, lahitler bulunmuştur. Bunların M.Ö. II. yüzyıl ile M.S. IV. yüzyıl arasından kalma olduğu anlaşılmıştır.

İstanbul’daki Müslüman mezarlıklarının en önemlisi Üsküdar’ da ki Karacaahmet Mezarlığı’dır. Burada eskiden daha çok bilim ve din adamlarıyla şehrin ileri gelenleri gömülürdü. İstanbul’un en eski Müslüman mezarlığı belki de Rumeli Hisarı’nda ki mezarlıktır. Buraya 1452’deki hisarın yapılması sırasında ölenler gömülmüştü. Eyüp mezarlığı, Rumeli Hisarı’ndan sonra İstanbul’un en güzel bir yerinde, tarihi bir mezarlıktır. Şehrin diğer mezarlıkları, Topkapı ve Edirnekapı mezarlıkları, Asri Mezarlık (Zincirlikuyu Mezarlığı) dır. Bundan başka birçok türbelerin yanında özel mezarlıklar vardır.

Başka dinde olanlar için de şehrin çeşitli yerlerinde mezarlıklar kurulmuştur.