3 Temmuz 2007 Salı

Çatalca, İstanbul

Çatalca, yüzölçümü itibariyle İstanbul ilinin en büyük ilçesidir. İstanbul'un batı sınırında kurulmuş bir kent merkezidir.

1865 yılında, Tanzimat sonrası yapılan vilayet düzenlemelerinde Meclis-i Idare-i Liva-yı Zabtiyye'ye bağlanan ilçe, 1924 yılında Mustafa Kemal Atatürk'ün emriyle vilayet merkezi yapılmıştır. 26 Haziran 1926 tarihli kanunla tekrar ilçe haline getirilerek İstanbul'a bağlanmıştır. Fatih Sultan Mehmet'in "bu şehri Allah'a emanet ettim" dediği Çatalca stratejik yönden çok önemli bir ilçedir.

Konu başlıkları

[gizle]
  • 1 Coğrafi konumu
  • 2 Nufusu
  • 3 Tarihi
    • 3.1 Traklar Dönemi
    • 3.2 Erken Roma Dönemi
    • 3.3 İskender İmparatorluğu Dönemi
    • 3.4 Bizans İmparatorluğu Dönemi
    • 3.5 Osmanlı Devleti Dönemi
      • 3.5.1 I. Murad Dönemi
      • 3.5.2 Yıldırım Bayezid Dönemi
      • 3.5.3 Fatih Sultan Mehmet Dönemi
      • 3.5.4 IV. Mehmet Dönemi
      • 3.5.5 III. Selim Dönemi
      • 3.5.6 Tanzimat Dönemi
    • 3.6 93 Harbi'nde Çatalca
    • 3.7 Balkan Savaşlarında Çatalca
    • 3.8 Cumhuriyet Döneminde
  • 4 Dış bağlantılar

Coğrafi konumu [değiştir]

İlçenin yüzölçümü 1715 Km²'dir. Sahil uzunluğu 135 Km. dir. İl merkezine uzakligi ise 55 Km.dir. Güneyde Büyükçekmece'ye, batıda ise Silivri'ye ve Tekirdağ iline komşudur. Doğudaki komşuları, Avcılar, Küçükçekmece ilçeleri ile Gaziosmanpaşa'dır. Yüzölçümü itibarıyla İstanbul'un en büyük ilçesidir.

İlçenin Karadeniz kıyısında Kuzey kesiminde Yıldız Dağlarının devamı olan ormanlarla kaplı yükseltiler yer alır. Bunların Güneyinde verimli ovalar başlar. İstanbul un içme suyu ilçe sınırları içindeki Durusu gölü ve Büyükçekmece gölü baraj gölünden sağlanır. Yıldız deresi başta olmak üzere Durusu gölüne su taşıyan birçok irili ufaklı dere vardır. Kent güney batısında 330 metreye kadar yükselen ve Yıldız dağlarının devamı olan tepelerin ova ile birleştiği alanda kurulmuştur.

Önceleri sancak ve vilayet iken 1926 yılında Çatalca Vilayeti kaldırılmış ve ilçe olarak İstanbul'a bağlanmıştır.İlçe sınırları içinde merkez belediye'ye bağlı 16 olmak üzere toplam 42 köy vardır.

Nufusu [değiştir]

22 Kasım 2000 tarihinde yapılan genel nüfus sayımına göre Çatalca nufusu 81.589'dur. Nüfus artışı %0,66 düzeyindedir. Okur-yazar oranı %99'dur.

beldeleri

  • Binkılıç
  • Çiftlikköy
  • Durusu
  • Elbasan
  • Hadımköy
  • Karacaköy
  • Muratbey

Tarihi [değiştir]

Çatalca ilk çağ boyunca Metraj veya Matrai, Metron ve Metris şeklinde anılmıştır. Bu adın neden verildiği kesin olmamakla birlikte bazı kaynaklara göre Büyük Iskender'in yaveri (genarellerinden) Ayametris tarafından kurulduğu tahmin edilmektedir. Bu generalin Ayametris ismine atfen Metris, Metraj, Metron veya Matrai denildiği çeşitli kaynaklarda bildirilmektedir.

Bir başka kaynağa göre Osmanlılar zamanında Matrai adı unutuldu yerine Çatalca denildi. Bu şehre Çatalca adının verilmesinin asıl nedeni kurulduğu yer ile ilgilidir. Çünkü şehir çatala benzeyen bir dağın eteğinde kurulmuştu.

Atalarımız da fethettikleri zaman şehrin kuruluşu ile ilgili olarak "Çatalca" adını vermişler ve o günden bu güne kadar bu ad değişmemiş hem şehir hem de yöremiz aynı adla anılmıştır.

Meşhur seyyahımız Evliya Çelebi'ye göre ise Çatalca'nın bir başka adı daha vardır. Bu isim de "Haniçe" Rumca bir kelime olup Büyük Iskender asrında İstanbul'u onaran Kral Yağfur (Yekfur)'un kızı Haniçe'nin Yaylağı olması nedeni ile babası burada büyük bir kale yaptırarak Rumca Haniçe adını vermiştir.

Fatih devrinde İstanbul kuşatması öncesi uzun süren direnişinden ve çetin savunmasından veya bir nevi çetinlik hissedilmesinden dolayı "Çetince" adının verildiği de rivayet edilmektedir. Zamanla da Çetince kelimesi Çatalca'ya dönüşmüştür.

Traklar Dönemi [değiştir]

Bazı rivayetlere göre İnceğiz Mağaraları ve Çatalca Ayazma altındaki mağara Traklar dönemine ait yerleşmelerdir. Fakat, bu döneme ait bilgiler pek net değildir. Çünkü; İnceğiz Mağaraları Erken Bizans Dönemi'nde mezhep kavgalarından kaçanların da sığınıp barındıkları yerler olmuştur. Henüz tarihlendirilemeyen Subaşı, Gökçeali, Pınarca köylerindeki mağaralar bu konuyu aydınlatmak üzere arkeologların ilgisini beklemektedir.

Erken Roma Dönemi [değiştir]

Yaklaşık olarak 2500 yıllık bir tarihe sahip olan Çatalca bölgesinin ilk yerleşimi M.Ö. 450 sene önce Romalılar zamanında şimdiki İnceğiz Köyünün bulunduğu yerde imiş. Fakat, bir süre sonra aslen Tatar ırkına mensup olan kafilelerin Balkanlara akınları sırasında yakılıp yıkılmış ve bilahare havuzlar mevkiinde akıncılar tarafından ikinci defa olarak inşa edilmiştir.

İskender İmparatorluğu Dönemi [değiştir]

Büyük İskender'in Asya seferi sırasında (M.Ö. 331) Çatalca'nın bu ikinci yerinde de yanmak suretiyle felakete uğradığı ifade edilmektedir. Bu ikinci yanışıdır. Bir süre sonra bugünkü yerinde üçüncü defa olarak tekrar inşa edilmiştir. Bu döneme ait herhangi bir mimari eser günümüze kadar gelmemiştir. Büyük Iskender asrında İstanbul'u onaran Kral Yagfur'un kızı Haniçe'nin Yaylağıdır.

Bizans İmparatorluğu Dönemi [değiştir]

Bizans İmparatorluğu döneminin önemli bir yerleşim yeridir. Hatta Istanbul'un kapısıdır. Bizans imparatorluğu döneminde birçok savaşlara sahne olmuştur. 375 yılında Macaristan'a gelen Hunlar, Balamir idaresinde devlet kurmuşlar,

Muncuk' un ölümünden sonra Atilla iktidarı tek başına ele alınca I. Balkan (441) ve II. Balkan (447) seferlerine çıkmış bu seferlerinde Çatalca'dan geçerek Büyük Çekmece Gölü önlerine gelmiş ve Bizans'ı vergiye bağlamışlardır. Avrupa Hunlarının bu hareketi Bizans Imparatoru Anastasius'u 507 - 511 yılları arasında ilçemiz Çatalca'nın Karadeniz kıyısındaki Evcik Iskelesi (Plajından) 'nden Silivri ilçesinin batısındaki Karıncaburnu'na kadar uzanan surları yaptırmak zorunda kalmıştır. Bu surlar Çin Seddinden sonra Hunları durdurmak için yapılan dünyanın ikinci büyük surudur. Ormanlık alandaki bölümü halen ayaktadır.

Bizanslılar döneminde yöre bol ağaçlık ve ormanlarla kaplı olması sebebi ile hem bir av merkezi hem de Istanbul'un yakacak odun ihtiyacının karşılandığı yerdir. Bizans döneminde Istanbul'un su ihtiyacını karşılamak için Gümüşpınar köyü yakınlarında halen ayakta bulunan (Kurşun Germe ve Ballı Germe) bulunan su kemerleri ile Istanbul'a su taşınmıştır. Günümüz de de İstanbul'un su ihtiyacının büyük bölümü Çatalca havalisinden sağlanmaktadır.

Hunlar dan sonra başka Türk kavimleri de Çatalca'dan geçerek Istanbul'u kuşatmışlar ve tehdit etmişlerdir. Avar Türkleri 616'da, Bulgar Türkleri (Tuna Bulgarları) 813'te Çatalca'dan geçerek Bizans'ı kuşatmışlardır. 1090 yılında ise Peçenek Türkleri Çatalca üzerinden Büyük Çekmece'ye kadar gelmişlerdir. İstanbul'a yürüyen Sırp ve Bulgarlar tarafından da Çatalca'nın harap edildiği ifade edilmektedir.

Osmanlı Devleti Dönemi [değiştir]

Bizans'ın elinden çıkıp Osmanlılara geçmesi ise birkaç kez olup ilk defa I. Murad devrinde. 1373'de olmuştur. Son kez ise Fatih devrinde Osmanlılara geçmiştir.

I. Murad Dönemi [değiştir]

Zamanında fetih edildiği çeşitli kaynaklarda özellikle I.H.Uzunçarşılı'nın eserinde belirtilmektedir. Evliya Çelebi'de ise Yıldırım Bayezid zamanında ele geçirildiği bildirilmektedir. Murad I zamanında fetih edildiğini güçlendiren ifade, Lala Şahin Paşa Bulgarlar ve Sırplar ile Samakov'da savaşırken, Çatalca ve havalisinde bazı kaleleri zapt eden Sultan Murad Makedonya Sırpları üzerine kuvvet sevk etmiştir.

I. Murad 1373 seferinde Çatalca taraflarına yürüyerek Inceğiz ve Çatalburgaz kalelerine ve yine burada Polonya Kalesini aldı. Bu ifadeden biz Evliya Çelebinin giriş bölümünde ifade edilen şehrin batı tarafında yalçın kayalar üzerinde kalıntıları görünmektedir dediği kalenin Çatalburgaz Kalesi olduğunu anlamaktayız.

Yıldırım Bayezid Dönemi [değiştir]

Evliya Çelebi burayı Yıldırım Bayezid Han'ın fetih ederek kalesini yıkıp Istanbul'u kuşatmaya gittiğini belirtmektedir. Sonun da sulh ile Istanbul içine 70 Müslüman mahallesine 40.000 adamı barış ile yerleştirdiğini fakat, Timur'a yenilip ateşli hummadan vefat edince Rumlar bütün Müslümanları Istanbul'dan ve Çatalca'dan sürgün ettiler. Çatalca da ellerine geçti diyor.

Çatalca Yıldırım Bayezid'in çocukları arasındaki taht kavgaları döneminde Süleyman Çelebi tarafından kendisine yardımcı olan Manuel II'ye bırakılmıştı. Musa Çelebi Çatalca'yı tekrar almıştır.

Ismail Hakkı Uzunçarşılı'nın Osmanlı Tarihi adlı eserinde Musa Çelebi ile Mehmet Çelebi'nin Çatalca Inceğiz Köyü yakınlarında savaştıkları Mehmet Çelebi'nin bu savaşı kaybettiğini ve bundan sonra Istanbul'a yaralı olarak kaçıp Bizans'a sığındığını ve Anadolu'ya geçtiğini bildirmektedir. Musa Çelebi'nin bu olaydan sonraki dönemde sert davranışları komutanların kendisine cephe almasına ve Çelebi Mehmet'in sonraki dönemde mücadeleyi kazanmasına sebep olmuştur. Işte bu sıralarda Çelebilerin tavizleri dolayısıyla Çatalca Bizans'a geçmiş ve tekrar ele geçirilmesi ise ancak Mehmet II'nin (Fatihin Istanbul üzerine yürüdüğü sırada zorlu bir kuşatmadan sonra ancak alınabilmiştir.

Fatih Sultan Mehmet Dönemi [değiştir]

Evliya Çelebi, 857 yılında Fatih Sultan Mehmet Han tarafından Edirne'den Istanbul üzerine yürürken 4 ay zarfında çetin bir direnişten sonra Istanbul'un fethinden 50 gün evvel ele geçi-rildiğini bildirmektedir. Bu Çatalca'nın son fethidir.

Fatih devrinde Topkapı Sarayı'nın kapısıyla divanhanesinin nakışlarını yapan ve "Baba Nakkaş" diye şöhret bulan Şeyh Mustafa'nın adına Çatalca'ya yakın Baba Nakkaş Köyü vardır. Bu köyün hizmetinden dolayı Şeyh Mustafa'ya (Baba Nakkaş) bir kısım topraklarının dirlik olarak verildiği bilinmektedir. Çatalca'nın en eski köylerindendir. Inceğiz ve Kalfaköy'de Osmanlı dönemindeki en eski yerlerindendir.

Fatih tarafından zorlu bir mücadeleden sonra ele geçirilince Çatalca şehrinde binlerce yük ağırlığı Mihaloğlu Ali Bey ile bırakıp "Bu şehri Allah'a emanet ettim" diyerek hayır dualar ile Istanbul'u kuşatmaya gitmişlerdir. Istanbul'u fethederek bitirdiler. Hâlâ onların duaları bereketiyle Çatalca şehri günden güne gelişmektedir.

Inceğiz ve Kalfaköy Camileri Bayezid II. dönemine tarihlenmektedir.

IV. Mehmet Dönemi [değiştir]

"Avcı" lakabı ile tanınan IV. Mehmet avlanmak üzere sık sık buraya gelmiş ve kentte uzun süre kalmıştır. Bu olay Çatalca'nın gelişmesinde önemli bir etkendir. Bu sebepten Çatalca’da Hünkar Sarayı ve bahçesi olduğunu Evliya Çelebi den öğrenmekte-yiz. Bunun yanında birçok saray olduğundan bahis vardır.

Avcı Mehmed'in uzun süre kaldığı dönemlerde Istanbul'dan sonra devletin II. merkezi olduğunu görmekteyiz. Çatalca geçmiş dönemlerden beri Bizans hükümdarlarının bazıları ve ayrıca Fatih döneminde de av merkezi durumundadır. Kalfaköy’de padişahların av köşkünden bahis edilir fakat bu güne ulaşmamış, bunun yanında Kalfaköy gibi bir köy yerleşiminde hamam kalıntıları olması burasının çeşitli Osmanlı padişahlarınca avlak olarak kullanıldığını göstermektedir.

III. Selim Dönemi [değiştir]

III. Selim döneminde Çatalca'nın önemli bir yer olduğunu görmekteyiz. III. Selim Kabakçı Mustafa İsyanıyla tahttan indirilmek istendiği zaman taht dan ayrılmadan önce kendisine Rumeli'ndeki Nizam-ı Cedid ordusunu Istanbul' a çağırması teklif edilmiş. Bu teklife "olmaz, sonra Rus orduları Çatalca'ya gelir." diyerek karşı çıkmıştır. Bu Çatalca'nın o dönemdeki askeri önemini göstermektedir. Yine aynı olaydan sonra Kabakçı Mustafa'nın Bu isyan sırasında Inceğiz yakınlarındaki (Kabakça) mağaralarda saklanması dolayısıyla bu köyün ismi Kabakçı Mustafa'dan dolayı Kabakça şekline dönüşmüştür.

Tanzimat Dönemi [değiştir]

Uzun bir süre Eyüb kadılğına bağlı bir nahiye olan Çatalca Tanzimat sonrası yapılan vilayet düzenlemelerinde Meclis-i Idare-i Liva-yı Zabtiyye'ye bağlanmıştır. (1865). Daha sonra dört ilçenin bağlandığı mutasarrıflık olduğunu görmekteyiz.1895'te bağımsız bir sancak olup merkez nüfusu 5-6 bin, tüm nüfusu 60.000 civarındadır1. 1908'de 1900 km kare yüz ölçümlü, 85.000 nüfus üç kazalı birinci sınıf sancaktır.

1893'lerde mutasarrıfı Mustafa Cevad Bey, 1907'den sonra mutasarrıfı Said Bey'dir. Şu andaki kaymakamı Yüksel Ayhan'dır.

1893'de merkez kazadan başka iki kaza (B. Çekmece, Silivri) toplam üç kaza dört nahiye, 93 köyden oluşmuştur. 1907'de toplam üç kaza üç nahiye 95 köy 9 çiftliktir. 1911'de mutasarrıf Mahmud Celaleddin Bey toplam üç kaza, dört nahiye, 99 köy, 61 çiftlik.

93 Harbi'nde Çatalca [değiştir]

İlk defa 1783'de Kırım'ın kaybı üzerine Kırım Tatarlarının bir kısmı Çatalca Izzettin Köyü’ne yerleşmişlerdir. 31 Ocak 1878'de imzalanan mütarekeye göre Rus Askerini Çatalca'ya kadar gelmesi buradaki istihkamların birinci hattını işgal etmesi ikinci hattın Osmanlıda kalması kabul edilmişti. Bu demekti ki Ruslar Istanbul kapılarına dayandılar. Rus Kuvvetlerinin Çatalca'ya kadar geleceği anlaşılınca Ingiltere hükümeti Istanbul da çok sayıda göçmenlerin de bulunduğuna işaret ederek donanma gönderdiğini bildirmiştir. Ingiltere donanmasının gelmesi rekabeti arttıracağından Osmanlılar karşı çıkınca Ingiliz donanması Mudanya önlerine demirlemiş bunun üzerine Ruslar da 12.000 kişilik bir kuvveti Çekmece' ye göndermişlerdir. Rus orduları bu bölgede ilerlerken yakıp yıkmışlardır. 93 Harbi sonlarında Rus ordularının Yeşilköy'e kadar gelmeleri üze-rine Çatalca çok büyük sıkıntılar çekmiş aynı zamanda Rumeli'den kalabalık kafileler halinde (Osmanlı tarihinin en büyük göç dalgası 1.500.000) Çatalca ve Istanbul' a doğru çok sayıda göçmen gelmiştir. Bu göçmenler Çatalca ve havalisinde büyük sıkıntılara yol açmıştır. (Çatalca halkının büyük bir bölümü bu tarihten başlayarak Balkan Harbi I.Dünya Savaşı, Yunanistan ile yapılan mübadele ve çeşitli ta-rihlerde Balkanlardan gelen insanlardan oluşmaktadır.

Balkan Savaşlarında Çatalca [değiştir]

Çatalca'nın gördüğü en zor günler Balkan Savaşlarının olduğu dönemdir. Bulgarlar karşısında bozguna uğrayan Osmanlı ordusu son müstahkem mevkii olan Çatalca'ya 5 Kasım' da Nazım Paşa komutasında gelmiş, 19 Kasım' da Bulgarlarla burada savaşa tutuşmuş Çatalca savaşı her ne kadar Bulgarların yenilgisiyle sonuçlanmışsa da 3 Aralık 1912'de Çatalca tren istasyonun da ateşkes antlaşması imzalanmış bu antlaşmada da Bulgarlar murahhaslarının kurnazlığı ile masa başında kazanmışlardır. Âlaiye (Alanya) taburunun baskına uğraması bu dönemdedir. Bulgarlar bir tabur askerimizi, henüz yoldan yeni gelmiş bu redif (gönüllü) birliğini biraz da kayıtsızlığımızdan yararlanarak ani bir süngü hücumuyla şafak vakti baskınla şehit etmişledir. Hatta bu olayın olduğu sıralarda buraya gelen ordu komutanı Mahmut Muhtar Paşa da yaralanmış. Türk kuvvetleri takiben bu birliğin intikamını almışlardır. 1913 Londra antlaşmasının imzalanmasından sonra Balkan devletleri Bulgarlar' a saldırınca Türk kuvvetleri de Midye (Kıyıköy) - Büyükçekmece sınırını geçmişler Çatalca bu sırada kurtulmuş fakat Bulgarlar çe-kilirken Çatalca'nın Müslüman mahallesini yakmışlar bir tek Kaleiçi Mahallesi yakılmaktan kurtulmuştur.

(Hıristiyan Rumlardan dolayı) Bulgarların yenilgisini bir sebebi de Osmaniye’den gelen redif taburunun getirdiği kolera, tifo vb. hastalığının onlara da bulaşmasıyla büyük kayıplar vermelerindendir.

Bugün Balkan Savaşının en kanlı muharebelerinin geçtiği Çanakça, Dağyenice, Yazlıkköy arasında kalan bu bölgede Âlaiye taburu anısına bir şehitlik bulunmaktadır. Son dönemde hayırsever bazı şahıslar ve Alanyalılar tarafından onarılmıştır. Bugün bu topraklar için kanlarını ve canlarını veren aziz şehitlerimizi rahmetle anmaktayız.

Mondros'un imzalanmasın dan sonra Istanbul ve çevresi Itilâf Devletleri tarafından işgal edilence Doğu Trakya’daki işgal sınırı Çatalca yakınından geçiyordu. Istasyon ve demir yolu Yunanlıların kontrolünde idi. Milli Mücadelede Çatalca'nın önemli bir yeri vardır. Ankara'dan gelen telgraflar da bunu açıkça görmekteyiz "Çatalcasız bir Trakya ve Milli Mücadele düşünülemez" deniliyor. Çatalca Trakyada Milli Mücadelede mühim rol oynamış Türk direniş kuvvetlerinin üssü olmuştur. 17 Ocak 1913 günü Istanbul Üniversitesi konferans salonunda yapılan Müdafaa-i Milliye Cemiyeti toplantısı sonradan kurulacak Trakya-Paşaeli Müdafaa-i Heyet-i Osmaniyesi vb. cemiyetlere öncülük etmiştir. Çatalca ve Çatalcalı vatan severler bu Trakya Paşaeli Cemiyetinin çalışmalarına Lüleburgaz ve Edirne kongrelerine Istanbul'un bütün engellemelerine rağmen katılmışlardır. Yunan kaynaklarına göre Venizelos - General Françe De Esperey konuşmasında Çatalca'ya kadar Trakya'nın işgali kararlaştırılmıştır. 14 Ocak 1919 günü Hadımköyünden Kuleli Burgaz'a kadar bütün demir yolunun ve istasyonlarının işgali bütün Trakya Rumları, bilhassa Çatalca Rumları arasında Yunanistan lehine göste-riler yapılmasına yol açmıştır. Yunan Başbakanı Venizelos konuşmalarında Edirne ve Çatalca da 600.000 Rum vardır diyerek bu işgale kılıf hazırlamıştır. O devirdeki en güvenilir Osmanlı istatistiklerine göre Edirne vilayeti ve Çatalca Sancağında 850.000 Türk'e karşı 286.137 Rum bulunduğunu görmekte-yiz. Yazar Tevfik Bıyıklıoğlu'na göre bu Rumları hepsi Grek değil, Trak, Hun, Avar, Peçenek ve Koman (Kıpçak) Türkleri'nin Hıristiyanlaşanlardan olduğunu gösterir. Iskitlerle Trakların akraba olduklarını savunur.

Mustafa Kemâl Paşa Milli Misak'a, Trakya mebuslarını gayreti ile Batı Trakya'nın hukuki durumunun halkın hür iradesi ile belirlenmesi esasını madde olarak koydurtmuştur. Bu Mustafa Kemâl'in Trakya Milli Mücadelesine verdiği önemi göstermektedir. Milli Mücadele sırasında buradaki Osmanlı askeri deposu Itilâf Devletleri kontrolünde idi. ( Çatalca deposu 449.227 Alman Fişeği, 1000 Mavzer Fişeği ) Istanbul ve Çatalca'ya küçük Yunan Müfrezelerinin yerleştirilmesi Rum Çetelerini Türklere karşı harekete geçirmiştir.

Istanbul'un işgali üzerine I. Kolordu Kumandanı Cafer Tayyar Eğilmez Paşa Doğu Trakya'nın Istanbul hükümeti ile ilişkisini kesti ve seferberlik ilan etti. Fakat Çatalca mutasarrıfı (Fevzi Toker ) Hadımköyünde ki Yunan askerini ve Istanbul'un işgalinden şımaran Çatalca Rumlarının ayaklanması ihtimalini ileri sürerek seferberlik emrini yerine getirmek istemiyordu. Zaten bir süre sonra Çatalca'ya yakın yerler halkı terhis edilmiş, kolordu kumandanı da Tekirdağ Çatalca'nın durumların dan (tavrından) memnun değildi. Çatalca Mutasarrıfı Fevzi Toker Bey kolordu kumandanı ile Istanbul Hükümetinin arasını bulmaya çalışmıştır, yazdığı 17 Nisan 1920 tarihli tez-kerede telgraf haberleşmesini açmasını bazı telkinlerle anlattıktan sonra ancak açıldığı takdirde kongrelere katılacak üyelerin faaliyetine izin vereceğim demiştir. Bu bir çeşit tehdittir. Fakat sonuçsuz kalmıştır.

Edirne kongresinde özellikle Çatalca'dan da temsilci olması istenmiş ve Cafer Tayyar Bey; ...vardır, merkez heyetimiz beş livayı da temsil ediyor diyor. Çatalca Livası (Sancağı) Hayreddin (eski mebus), Halil Sadi (Çekmece eşrafından), Hasan Şevket (Çatalca) katılmışlar ve merkez heyetine seçilmişlerdir.

Yunan işgali sırasında Çatalcada 186. Piyade Alayının 1.Taburu ve Makinalı Tüfek Bölüğü bulunmaktadır. Kolordu bazı planlamalarla muharebe vaziyetine geçtiğini gizli emirle bildirmiştir. Bu Atatürk'ün Anadolu'ya geçişinden sonra verdiği "Doğu Trakya ile ilgili hiçbir münakaşaya girmeyin ve her türlü tecavüze karşı silahla savunun" demiştir.

Çatalca Rumları'na karşı Binbaşı Nidai Bey müfrezesi (200 kişilik milli müfreze) Çatalca'ya gönderilmiş ve bu durum Büyük Millet Meclisi'ne Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisliğine 15 Haziran 1920 tarihli raporla bildirilmiştir. Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisliği bir süre sonra Yarbay Cemil Beyi Bulgaristan dönüşü Çatalca Mıntaka Kumandanlığı'na tayin etmiştir. Yarbay Cemil Bey, Şakir Kesebir ile işbirliği yaparak Çatalca Islam Cemaati teşkilatını canlandırmış ve milli teşkilat için zemin hazırlamıştır. Çatalca hudut teşkilatı ve gizli teşkilat Şakir Bey tarafından dikkatli ve gizli bir şekilde yapılmıştır. Bu gizli teşkilatın üst düzey üyeleri, Çatalca eski Mebusu Hayreddin, Kurmay Yzb. Şerif, Topçu Binbaşısı Sabri ve Jandarma Yzb. Derviş Beylerdi.

Doğu Trakya'ya Çatalca'dan gizlice gazete ve risaleler dağıtılarak Yunanlılara karşı mukavemet arttırılmıştır. 1922 sonlarında Çatalca'dan Yunanlılar üzerine akınlar yapılmıştır. Bu akınlarla Mudanya Mütarekesine göre Türk jandarma taburları henüz gelmeden Yunanlıların verebilecekleri zararlar en aza indirgenmiştir. Yunanlıların götürmek istediği Türk rehineler de kurtarılmıştır, Murat Bey (Kızanlıklı Murat Tunca) taburu ile Türk köylerinin yağmasını engellemiştir. Lozan barışına kadar Podima (Yalıköy) - Kalikratya(Mimarsinan) hattı sınırlanmış fakat Türk idaresi yerleşmişti. 8 Ekim 1923'te son Itilaf devletleri askerleri Çatalca'yı terk etmişler ve bu suretle Çatalca T.B.M.M. Hükümetine ve Türkiye Cumhuriyeti'ne geçmiştir. Ali Seyfi Tülümen'in, Ali Galib Beye gönderdiği 28 Teşrin-i Sani 1920 tarihli mektubunun bir bölümünü buraya almakta fayda görüyorum. "Trakya Türktür ve Trakya Türkleri ancak Türk Bayrağı altında mesut olabilirler..." demektedir.

Milli mücadelenin kazanılması ve cumhuriyetin ilanıyla Çatalca sakin ve huzurlu bir döneme girmiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarında Yunanistan ile yapılan nüfus mübadelesi gereğince bu havalideki Rumlar Yunanistan'a göç ederek orada Nea (Yeni) Çatalca'yı kurmuşlar, Yunanistan'dan ise çok sayıda Türk Çatalca ve havalisine gelerek merkeze ve Rumların terk ettiği köylere yerleştirilmişlerdir. Hatta bu Yunanistan Türkleri'nin gemi ile Mimarsinan limanına gelişinde bizzat Mustafa Kemal'inde karşılamada bulunduğu ifade edilir. Yunanistan'ın Trakya'da fazla Rum bırakmak istemesi üzerine T.B.M.M. Hükümeti Çatalca'yı 1924'te geçici olarak il yapmış 26 Haziran 1926 tarihli yasa ile tekrar ilçe haline getirilerek Istanbul'a bağlanmıştır. Çatalca'nın il yapılmasıyla Yunanistan'ın Istanbul ve çevresinde fazla Rum bırakmak şeklindeki oyunu bozulmuştur. Çatalca cumhuriyet döneminde gelişimini ve büyümesini sürdürmektedir.

Istanbul'un kuruluşundan beri Istanbul'a yakın önemli bir yer olması sebebi ile Çatalca tarihte askeri istila, hareket ve birçok savaşlara sahne olmuştur. Çatalca'nın özellikle üç önemli olayda askeri bakımdan önemi görülmektedir. Bunlar sırasıyla Bizans, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti dönemlerindedir.

Cumhuriyet Döneminde [değiştir]

Cumhuriyet döneminde de Çatalca askeri önemini korumaya devam etmiştir. II. Dünya Savaşının çıkacağı anlaşılınca bu bölgede Anastasius suru ve Balkan Savaşları müstahkem mevkiine paralel olarak o dönemin hükümeti tarafından Alman istilasına hazırlık olmak üzere Karadenizden Marmara'ya uzanan bir savunma hattı yapılmıştır. O sırada genelkurmay başkanı olarak Mareşal Fevzi Çakmak bulunduğundan bu hatta Çakmak Hattı adı verilmiştir.ve Durusu gölü yakınlarından başlayıp Büyükçekmece'ye kadar iki hat şeklinde askeri koruganlar (siper,mevzi)koruma ve saldırma yeri yapılmış bunları bazıları büyük bazıları küçüktür. Duvar tel ve demir engellerle bu mevziler birbirlerine bağlanmıştır. II. Dünya Savaşı sırasında da Çatalca ve köyleri halkı bir hayli sıkıntı çekmişlerdir. Hatta bir kısmı Anadolu'ya geçmişlerdir.Ama bir çok yerlisi kalmıştır


Hiç yorum yok: